İLKAV'DAN FİLİSTİNLİ MÜSLÜMANLARIN HAKLI DİRENİŞİNE DESTEK AÇIKLAMASI
Siyonist Yahudiler, polis nezaretinde sık sık Mescidi Aksâ’yı basarak Müslümanlara zulmetmekte, hatta orada ibadet yapmalarına engel olup sürükleyerek dışarıya atacak kadar cüretkârca saldırılar gerçekleştirmekteydiler
İLKAV
08.10.2023 22:45
154 okunma
Paylaş

İLKAV'DAN FİLİSTİNLİ MÜSLÜMANLARIN HAKLI DİRENİŞİNE DESTEK AÇIKLAMASI


Siyonist Yahudiler, polis nezaretinde sık sık Mescidi Aksâ’yı basarak Müslümanlara zulmetmekte, hatta orada ibadet yapmalarına engel olup sürükleyerek dışarıya atacak kadar cüretkârca saldırılar gerçekleştirmekteydiler.

İşgalci terör devleti İsrail de Gazze’ye roketli saldırılar düzenlemekte ve birçok masum Filistinliyi hunharca katletmekteydi. Bu saldırıların devamı olarak siyonist Yahudi yerleşimciler Filistin topraklarında yeni alanları zorbalıkla ele geçirip işgal ederek yerleşim alanları açmayı sürdürmekteydiler. Böylece, zaten neredeyse tamamını ele geçirmekte oldukları Filistin topraklarının çok az kalmış kısmını da yeni yerleşimcilere tahsis etmekteydiler. İşte süregelen ve son zamanlarda dozajı artan bütün bu baskı, katliam, işgal ve saldırılar üzerine Hamas’ın el-Kassam Tugayları harekete geçti ve “Aksâ Tufanı” operasyonunu başlattı.

Aksâ Tufanı isminden de anlaşıldığı gibi, özellikle son bir haftadır yapılan alçak saldırılar ve Müslümanların Mescid-i Aksâ’ya girmelerinin engellenmesi ve siyonist işgalci askerlerin ve Yahudi aşırı grupların Mescid-i Aksâ’ya zorbalıkla girmesinden dolayı Aksâ için, ümmet için Aksâ Tufanı Operasyonu başlatıldı.

Gazze’ye saldırılması veya Batı Şeria’ya saldırılması acı bir durum olsa bile bundan daha elim olan Mescid-i Aksâ’ya saldırılması artık bu operasyonun başlangıcı oldu. Filistin direniş hareketinin lideri Hamas ve onun Genel Kurmay Başkanlığının açıklamasında, bu saldırıların sadece roketlerle sınırlı kalmayacağı ve operasyonun denizden de havadan da yapılacağı duyuruldu.
Şu ana kadar gelen haberlerde; yüzlerce siyonist askerin esir alındığı, direniş güçlerinin elinde esir tutulduğunu ve yüzlercesinin de öldürüldüğü açıklandı. İsrail işgal ve terör devletinin Mescid-i Aksâ’ya ve ümmete yapılan bu alçakça saldırıların ve mazlum Müslümanlara hem de Mescid içinde yapılan zulümlerin karşılıksız kalmayacağını görmesi gerekiyordu ve dün saat 06.30’da, sabah namazından sonra başlayan operasyon hâlâ devam ediyor ve İsrail işgal devleti Allah’a çok şükür ciddi bedeller ödemektedir.
Siyonist İsrail, kendi bayramlarını da bahane ederek Mescid-i Aksâ’ya son haftalarda sürekli olarak saldırmaktaydı, polis nezaretindeki Yahudiler de baskınlar düzenliyorlardı. Yine bu bayramlarını bahane ederek sadece Mescid-i Aksâ değil birçok mescid de kapatılmıştı.
Son bir haftada, İslâm tarihinde sadece haçlıların döneminde yaşanan bir olay gerçekleşti, o da Mescid-i Aksâ’da ezan okunmamasıydı, yaşlılar da dahil Müslümanların Mescide girmelerini yasakladılar. Yıllardır, “Mescid-i Aksâ yavaş yavaş elimizden gidiyor” diyerek yapılan uyarılar son bir haftada yaşandı ve birkaç saat kadar da olsa sadece Yahudilere mahsus bir mabed olarak kullanıldı. Öte yandan Hz. İbrahim Camii, yıllardır, adım adım Yahudi mabedi olarak kullanılmak üzere bir hafta Müslümanlara kapatıldı ve ne ezan okundu ne de namaz kılındı.

İsrail işgal devleti, son bir haftadır, Müslümanlar kendi iç meseleleriyle meşgulken İslâm tarihinde çok ciddi yaralar açacak olan dînî değerlere saldırılar yapmıştı. Bundan dolayı halkı Müslüman ülkelerden de; “Mescid-i Aksâ’yı bırakın, dokunmayın” şeklinde uyarılar ve kınamalar gelmesine rağmen işgalci İsrail alışmış, “biz yapıyoruz, onlar ise sadece kınıyor” diyerek bildiğini yapmaya devam ediyordu.

Ama bu sefer, Müslümanların en zayıf halkaları, işgal altındaki Filistin halkının direnişi cevabını verdi ve açık bir şekilde, çocuklara, kadınlara değil doğrudan askerî hedeflere, tanklara ve içindeki işgalci askerlere karşı misilleme yaptı, yüzlercesi esir edilip yine yüzlercesi öldürüldü ve işgal altındaki birçok yer kurtarıldı. O yıkılmadığı, yenilmediği söylenen ordu panik içerisinde hiçbir şey yapamıyor.
Siyonist işgal devletinin kurulduğu günden bu yana İsrail işgal ordusu ilk defa 1973 Ekim ayında gerçekleşen yenilgisinin bir yenisini daha şimdi yaşıyor. Buna karşılık işgalci İsrail’in misillemesi oluyor, Filistinliler zaten her gün bombalara maruz kalıyor, her gün öldürülüyor onun için Filistinlilere daha fazla bir şey yapamayacaklardır. Filistin, halkı Mescid-i Aksâ için canını ve kanını fedâ etmeye hazırdır. Bu Filistin direnişinin zaten varoluş sebebidir. Eğer Mescid-i Aksâ için hareket etmeyecekse ne zaman harekete geçecek, İslâm ümmeti adına Filistin’de bir kale olan Filistin direnişi, bugün asıl görevi olan Mescid-i Aksâ’yı koruma görevini yapmaktadır. İnşâAllah ümmet de bu göreve katılmaya başlar. Çünkü İsrail işgal devletinin, bu direnişi ortaya koyan Filistinli Müslümanların yalnız olmadığını görmesi gerekiyor. İsrail işgal devleti bunu gördükten sonra geri adım atacaktır.
Hamas bu gelişmelere binâen bütün Müslümanları bu direnişe destek vermeye çağırdı. Çünkü İsrail’in yaptığı saldırılar, hukuksuz adımlar ve buna bağlı olarak işgal tavrını sürdürmesi maalesef ki, dünya kamuoyunun sessiz kalmasından dolayı pervasızca gerçekleşmektedir.
İsrail işgal devleti kendisini lâ yüs’el görüyor çünkü ne BM’i, ne BM Güvenlik Konseyi’nin kararlarını, ne de uluslararası camianın kararlarını dinliyor. Biliyor ki, bu çağrıların arkasından bir şey gelmeyecek, bedel ödemeyecek. Bunlar bedel ödemedikçe de yaptıklarından vazgeçmiyor.
Bugün ise, Filistin’den, Gazze’den bütün Müslümanlara bir çağrı yapıldı. O çağrıda; imkânınız ne ise tepkinizi, katkınızı yapın, çünkü İsrail işgal devleti sadece Gazze’ye saldırmıyor, Mescid-i Aksâ’ya da saldırıyor. Mescid-i Aksâ sadece Arapların değil bütün Müslümanların kutsalıdır, ilk kıblesidir. Bunun için bütün ümmetin harekete geçmesi için çağrı yapıldı. Eğer bu çağrıya kulak verilirse işte o zaman yenilmediği söylenen o ordunun nasıl yenilip geri çekilmeye başlayacağı görülecektir.
Yıllardır Filistin halkı birçok saldırıya uğruyor. Halk şu anda susarak ölmektense direnerek ölmeye, şehid olmaya karar vermiştir. Bu kararlılık İsrail işgal devletinin sonunu getirecektir inşâAllah.
Şu anda İsrail üst düzey bir komutanı ve birçok askeri Hamas direnişinin elindedir. İsrail, bugün 1973’teki gibi savaş ilan etti. Bu operasyona karşılık uluslararası camia ise özellikle Batı ve ABD, Hamas’ın saldırgan taraf olduğunu söyleyerek siyonist İsrail’in yanında olduklarını ve tam destek vereceklerini duyurdular. Bu bizi şaşırtmadı, zaten on yıllardır güttükleri politikalar işgalci terör devletini desteklemekteydi. Onlar ifsad ve şirklerinin gereğini yaparak saflarını belli ettiler.
Taraflardan biri işgalci terör devleti olup onlarca yıldır zulüm, işkence ve katliamlar ile Filistinli Müslümanların kanını dökmekte diğer taraf ise bu zulme, işgale ve teröre karşı canını, malını, namusunu ve değerlerini koruma mücadelesi içinde iken Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da “her iki tarafı itidale ve ateşkese çağırıyoruz” dedi. Bu zalim ve mazlum arasında tarafsız rol oynamaktan başka bir şey değildir.
Ama emin olun ki, Filistinli kardeşlerimiz ABD’nin ve Batının tavrına göre hareket etmiyor, eğer onlar ABD’nin ve Batının tavrını bekliyor olsalardı bu direniş olmazdı, yenilmez denilen İsrail işgal devletine karşı mücadele etmezlerdi.

İsrail, saldırılarında hep kadın, çocuk, yaşlı demeden herkesi hedef alıyor, Filistinliler her zaman bedel ödüyor, şimdi de bedel ödemeye hazırdır. İsrail işgal devleti katliam yapabilir, Gazze’de büyük katliamlar da yaşanabilir ama Filistinli Müslümanlar bu katliamları zaten yaşıyorlar, bunlar artık onlar için sıradan bir olay haline gelmiştir. Çünkü onlar, Mescid-i Aksâ için ölümü yani şehâdeti seçmiş durumdadırlar.
Filistin, Kudüs ve Mescid-i Aksâ Davası bir toprak, mazlûmiyet, sınır ve insanlık davasından öte bir inanç ve Müslümanların ortak şeref davasıdır. Müslümanım diyen bir kimse, Mescid-i Aksâ’nın ve Kudüs’ün tutsaklığına duyarsız kalamaz.
Siyonist İsrail’in bu coğrafyada rahatça zulüm, işkence, katliam ve entrikalarına devam etmesinin sebebi, Müslüman halkların Kur’an ve peygamberleri Muhammed (S)’in izinden kopmalarından kaynaklanıyor. Bölgedeki Müslüman halklara hükmeden yönetimlerin hepsi İsrail terör devletinin işbirlikçileri olmayı sürdürmekte ve son yıllarda, başta Suudi Arabistan, Körfez Ülkeleri ve Mısır olmak üzere bütün bölge ülkeleri işgal devletiyle “normalleşme” ilişkileri içine girmişlerdir. Son olarak Türkiye de bu “normalleşme” ilişkisini başlatmış ve hatta siyonist terör devletinin Mescid-i Aksâ’ya en çok saldırdığı bu dönemde Erdoğan son Amerika seyahatinde terör devletinin Başbakanı Netanyahu ile görüşme gerçekleştirmiş ve bu katili Türkiye’ye davet etmiştir.
Zaten önceki sertlik yıllarında bile TC Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Halkının gazını almayı amaçlayan ve Filistin’e somut hiçbir katkısı olmayan bütün sert çıkışları Filistin’den yana, ama somut menfaatler sağlayan bütün politikaları İsrail’den yana olmuştur.” Nitekim bugünlerde, katil Netanyahu ile gündeme aldıkları konu da geçmişte Türkiye’ye davet edip ailece saraylarında ağırladıkları terör devletinin Cumhurbaşkanı Herzog ile kararlaştırdıkları Filistin doğalgazını Avrupa’ya pazarlayacak boru hattının Türkiye sahasından geçişini sağlamak konusudur. Erdoğan, halkının gazını almak için zaman zaman çok sert çıktığı İsrail’e en büyük menfaati sağlamaya hazırlanıyor. Filistin’e ait deniz alanında bulunan doğalgazın gâsıp İsrail’e ait olduğunu onaylayarak, “ulusal çıkar” putu adına bir miktar menfaat devşirmek için Filistin halkına en büyük haksızlığı ve zulmü yapmaktan çekinmemektedir.

Müslümanlar silkelenerek üzerlerindeki ölü toprağını atıp sahih, berrak kaynaklarına dönerek, ümmet birliğine doğru salih amellerini çoğaltmaları gerekiyor. Terk edilmiş bıraktıkları Kur’an’a tekrar dönüş yaparak öncelikle kendi ülkelerinde egemen olan gayr-i İslâmî sistemleri ve bugünkü gibi İsrail işbirlikçisi sistem ve yönetimleri değiştirmedikçe, ne kendi kötü kaderleri ne de mukaddes beldelerin kaderleri değişir. Yani Hablullah’a topluca sarılan tevhîdî bir ümmet ortaya çıkmadan, yani ümmet vahiyle inşâ olup izzetini kuşanmadan, ümmetin de, ümmetin onuruyla özdeş olan Kudüs ve Aksâ’nın da kurtuluşu mümkün olmayacaktır.

Kudüs ve Mescid-i Aksâ davası sadece Filistinlilerin veya Arapların değil, bütün Müslümanların davasıdır. Bugün Filistin topraklarında o toprakların bağımsızlığı ve hürriyeti, Kudüs’ün ve Mescid-i Aksâ’nın kurtarılması için mücadele eden bir tek kişi olmasa bile Müslümanların yine de bu davaya sahip çıkmaları gerekir. O yüzden iman hassasiyeti taşıyan her Müslüman, Yüce Allah’ın mubarek kıldığını bildirdiği mekânların yeniden İslâmî kimliğine kavuşması için kendisini de sorumlu tuttuğunda çok şeyin değiştiğini görecektir. Nitekim Selahaddin Eyyûbî, Kudüs’ü ve Mescid-i Aksâ’yı bu inanç ve şuurla haçlı zalimlerden kurtarmıştı.

Bugün, biz Müslümanlar da gerek Mescid-i Haram gerek Mescid-i Nebevî gerekse de Mescid-i Aksâ’nın gerçek kimliklerine ve vahyin hâkimiyetinde olacakları bir konuma kavuşmaları için mücadele etmemiz gerekir. Bunu gerçekleştirecek kimseler ise Müslüman kimliğini eğreti olarak üzerlerinde taşıyanlar değil bu kimliğin hakkını vererek kuşanmış mü’minlerdir.

Açıklamayı aşağıdaki link üzerinden dinleyebilirsiniz.

...
Yorum Ekle
Adınız :
Başlık : Yorumunuz :
Dikkat! Suç teşkiledecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Haber Akışı
© 2020    www.dengeradyo.com          Programlama: Murat Kaya
Adres : Strazburg caddesi Eti mahallesi 18/1 Sıhhıye/ANKARA - Tel :  0 312 232 3535